"Evlilik ve Aile süreçleri" Konusunda Bilinçlenme
Evlilik iki insanın birbirlerini görme, tanışma ve tanımadan başlayarak, flört, söz kesme, nişan, nikah ve düğün gibi aşamaları olan bir süreçtir. Evlenmeden önce hem kendini, hem de birbirini iyice tanımak evliliğin başarısını arttırır.
Biz olabilmek için önce “ben olmak” kendini tanımak, birey olarak kendi sınırlarını, sınırlılıklarını keşfetmek, ilişki yürütmek için gerekli olan duygusal olgunluğa erişmiş olmak ve evlilikten beklentilerinin de neler olduğunu bilmek gerekir. Ayrıca eşinin kişiliği ile evliliğe bakışının kendisinin algısına uygun olup olmadığını gerçekçi bir şekilde değerlendirebilmek önemlidir.
“Biz” olmaya çalışırken “ben” olmayı da unutmamak gerekir.
Farklı olunan noktalarda birbirini aynı olmaya zorlamak yerine onu olduğu gibi kabul edebilmek ilişkiyi gereksiz çatışmalardan uzak tutar. Birlikte keyif alarak zaman geçirebilmek, ortak bir yaşamı sürdürebilmek önemli ama bu evlilikte her şeyin hep birlikte yapılacağı anlamına da gelmez. Zaten böyle olması sağlıklı da olmaz, çünkü ortaklaşa yaşam sürdürürken iki farklı insanın orta noktayı yakalabilmek için aslında kendi duygu ve düşüncelerinden bir miktar uzaklaşmasının gerektiği durumlarla karşılaşılır. Sürekli birlikte olmak, her konuda aynı düşünmeye ve hissetmeye kendini zorlamak, insanın giderek kendi benliğinden uzaklaşmasına ve bağımlılık duygusunun gelişmesine yol açar ve kişisel gelişim engellenir. Üstelik her şeyi birlikte yaşadıkları için artık birbirlerine katacak bir şeyleri de kalmaz ve ilişki giderek durağanlaşır. Bu nedenle eşlerin kendilerine ait özel alanları da olmalıdır. Bu hem kişinin kendi bireyselliğinin, ruh sağlığının devamı için hem de evlilik yaşamının mutlu, sağlıklı olması için gereklidir.
İnsan tabi ki yaşamında kendisi için en iyiyi, en güzeli ister, bu doğaldır. Neden istemeyelim ki iyi olanı. Sorun evlilik ile ilgili beklentilerin yüksek olması değil, bunu hazır beklemektir. Çünkü o zaman bir eksiklik ya da sorunla karşılaşıldığında hayal kırıklığı, kırgınlık ya da kızgınlık yaşanacaktır. İnsanın evliliği ile ilgili bir ideali olması, iyi bir evliliği düşlemesi olumlu bir durum. Evliliği ile ilgili yüksek beklentileri olan kişi bu beklentilere uymayan sorunlarla karşılaştığında çözmeye çalışacak ve evliliğini idealindekine yakınlaştırmak isteyecektir. Ama hayalci olmamak, sorunların da çıkabileceğini önceden bilip hazırlıklı olmak gerekir. Tozpembe hayallere kapılmak ve gerçekçi olmayan düzeyde yüksek beklentilere sahip olmak hayal kırıklığına yol açabilir.
Sorunlar yaşandığı zaman beklentileri bir süre askıya almak ya da yeniden gözden geçirip hayalini gerçekçi bir şekilde yeniden yapılandırmak gerekebilir. Bu da kişinin kendisinde sabır, zorluklara dayanma gücü, kararlılık, gerçekçi düşünebilme, sakinlik, öfke kontrolü ve iletişim kurabilme ve problem çözebilme gibi bazı özellikleri barındırmasını gerektiriyor. Evlilik öncesi kişiler kendisini iyi tanır ve evliliğe hazır hale getirmek için kişisel gelişimlerine önem verirse evlilikte karşılaşılabilecek sorunlardan korkmalarına gerek kalmayacaktır.
Evliliğe başlarken sadece olumlu bir yaşam hayal etmemek, farklılıklardan doğabilecek zorluklara karşı da hazırlıklı ve donanımlı olmak gerekiyor. Uzun süreli ilişkilerde iki kişinin isteklerinin, duygu ve düşüncelerinin çatışmaması mümkün değildir. Her zaman ortak bir fikirde eşler uzlaşamayabilir, bazen birinin isteği olurken diğeri ona uymak zorunda kalabilir ama sağlıklı bir ilişkide her iki kişiyi de memnun edecek bir denge olmalıdır. Bunu sağlayabilmek için de birbirine empati yapabilmek ve karşılıklı fedakarlıkla ancak uyum yakalanabilir. İletişim kurulabildiğinde çözülmeyecek sorun yoktur, iletişimsizlik ise küçük sorunları büyük hale getirir. Uzun süre sorunlar çözümsüz kaldığında birikmiş kızgınlıklar uzaklaşmaya yol açar ve problemler giderek katlanarak ilişkinin devamını zora sokar.
Evliliğin ilk dönemlerindeki çatışmalara baktığımızda genel olarak; zevk, tercih ve alışkanlıklardaki farklılıklardan ve/veya işbirliği oluşturma ve sorumluluk alma konularından çıkıyor. Bu çatışmalar kaçınılmaz ve doğaldır ancak çatışmaların nasıl ele alındığına ve iletişimin nasıl kurulduğuna bağlı olarak soruna, probleme dönüşüp dönüşmeyeceği değişir. Zevk ve tercihlerden kaynaklanan farklılıklar ortaya çıktığında kendi duygu, düşünce, istek ve beklentilerini esnetebilmek önemlidir. Kendisi için ideal olan ya da alıştığı yaşam biçimini sürdürmeye çalışırken diğer tarafın tercihini ya da koşullarını hiçe sayma yanlışına düşülmezse eşler zaman içinde birbirine uyum sağlar ve ortada bir yerde buluşabilirler. Bu tarz sorunların çözümü için şunu önerebiliriz; zevkler, tercihler ortak olmayabilir, ısrarcı olmamak gerekir. Her zaman aynı fikirde buluşmak mümkün değildir, sorunların hemen o an içinde çözümünde ısrar etmek yerine konuyu kapatabilmeyi ve iletişimi koparmadan uzlaşılan alanlar üzerinden ilişkiyi sürdürmeyi ve geliştirmeyi başarabilmek evlilikte başarıyı getirir.
İlişkilerde farkında olalım olmayalım bazı roller üstleniriz. Her ilişkinin görünmeyen bazı kuralları vardır. Toplumsal değerler de bu kurallara etki eder. Arkadaşlık, sevgililik, nişanlılık ya da evlilik ilişkisi, bunlarda nasıl bir rol üstleneceği ve kişinin bu ilişkideki beklentileri içinde yetiştiği aileden ve çevreden etkilenir. Anne-babası ile ilişkide çocuk rolünde iken, sevgililik, nişanlılık, eş olma söz konusu olduğunda yetişkin rolü üstlenilir ve tabi ki bu farklı rollerde sergilenmesi beklenen davranışlarda farklıdır. İlişkiye kim yön verecek, kim hangi konuda sorumluluk alacak, nasıl davranışlar sergileyecek gibi.. Rol beklentilerinde uyum olursa ve rol sorumlulukları sağlıklı bir şekilde yerine getirilirse aile yaşamı daha sağlam temellere oturacaktır. Örneğin gözetmek, bakım vermek anne-babanın rol sorumluğudur. Bu rol çocuğa geçtiğinde sağlıksız sonuçlar doğurabilir. İlişkileri bütünleyici ve eşit-simetrik olarak kabaca iki gruba toplayabiliriz. Bu iki tür ilişkide üstlenilen roller ve sorumluluklar farklıdır.
Simetrik ilişkide biri bir hareketi başlatır diğeri de devam ettirir. Örneğin; biri başarılarından söz ediyorsa diğeri de kendi başarılı olduğu alanlardan söz eder. Birisi öfke tepkisi veriyorsa diğeri de öfke ile karşılık verir… Tümleyici ilişkide ise farklı türden iletiler alınıp verilir. Biri üstün diğeri ikincil konumdadır. Biri verir, diğeri alır, biri öğretir diğeri öğrenir, biri öğüt verir diğeri öğüdü izler, biri destek verir diğeri yardım alır.
Romantik ilişkiler ve Evlilik ilişkisi esas itibariyle simetrik ilişkidir ancak yerine göre eşler birbirini bütünleyebilmelidir. Yaşamın akışı içerisinde karşılaşılan güçlüklerde eşlerin her ikisinin de o problemi çözmede eşit derecede sorumluluğu vardır. İlişkinin sorunsuz devam etmesi için eşler tam bir dayanışma içinde olmalıdır. Tabi ki eşler arasında işbölümü olması, kadın ve erkeğin farklı sorumluluk alanları olması doğaldır, ancak bu kadının işi/erkeğin işi şeklinde bakmamak gerekir. Rol sorumluluklaı yerine getirilirken birbirini yalnız bırakmamak, birbirinin eksiğini kapatabilmek, hatası olduğunda olumluya çekebilmek her iki tarafın da sorumluluğudur.
Güven duygusu insanlar arası ilişkilerde en temel olan ve iki taraflı bir duygudur, ilişkilerde zaman içinde gelişmesi beklenir. Güven ilişkide dürüstlük, açıklık, bağlılık, yakınlık, sadakat gibi özelliklerin yer alması ile sağlanır. Güvenin gelişmesi için iletişimin açık olması, yalan ve gizlilik olmaması gerekir ancak ilişkide açık iletişim ve yakınlık da zaman içinde gelişir. İnsanlar başlangıçta kendini karşı tarafa iyi göstermek için bazı şeyleri gizleme eğiliminde olabilir. Ancak uzun süren bir ilişkide güven duygusu eksikse ya o ilişkide bir şeyler eksik veya yanlış gidiyordur ya da ilişkideki taraflardan birisi güven duygusu ile ilgili kendisinden, geçmişinden kaynaklı bireysel bir sorun yaşamakta ve bu bireysel sorun ilişkiye yansımaktadır.
İlişkide yalan varsa veya bir şeyler gizleniyorsa eşlerin uzlaşamadıkları bazı noktalar olduğu ve iletişimin açık olmadığı söylenebilir. İlişkide kapalılık veya yalanların olması güveni sarsıcı bir durumdur ve güven kaybolduğunda sorun olamayacak şeyler bile sorun olarak algılanmaya başlar. Güven duygusu sarsıldığında yeniden güvenin sağlanması da zaman alır. Kuşku ve güvensizlikleri ilişkiye yansıtmak güven temeli olmayan bir ilişkinin yürümesine yol açar. Bu nedenle bu tür olumsuz duyguları ilişkiye olduğu gibi taşımamak gerekir. Öte yandan üstünü örtmek, halı altına süpürmek de doğru değildir. Aksi takdirde ilişki güvensizlik temelinde sağlıksız bir şekilde işlemeye devam eder. Yapılması gereken güvensizliğe yol açan konunun, bu konudaki ihtiyaçların eleştiri, suçlama, savunma yapmaksızın ilişkiye pozitif yön verecek şekilde konuşulmasıdır. Yaşanan olayı geçmişe dönük konuşmak yerine geleceğe dönük olarak yapılması gerekenleri konuşup uzlaşmaya varmak ve güvenin gelişmesine zaman tanıma şeklinde bir yol izlenmelidir.
Maddi birliği sağlamak evlilik ilişkisinde önemlidir çünkü sevgi ilişkisinde çiftin arasındaki duygusal bağın önüne başka unsurların özellikle de maddi değerlerin ve kişisel çıkarların geçmemesi gerekir, geçtiği takdirde aradaki güvenin sarsılmasına yol açar. Evlilik birliğini kurarken ve aile yaşamında maddi konuların ve paranın gündeme gelmesi de kaçınılmazdır. Ortak konutun seçimi ve temini, ev eşyalarının alınması, eşlerin ve çocukların kişisel eşyasının sağlanması, eşlerin ve çocukların sağlık, eğitim, ulaşım, dinlenme ihtiyaçlarının sağlanması, evin ısıtılması, aydınlatılması, temizliği, bakımı, sigorta edilmesi, vergilerinin ödenmesi, sabit telefon hattının ve internet bağlantısının faturalarının ödenmesi, varsa ev hayvanlarının bakımı ve masraflarının karşılanması vs. tüm bunlar eşler arasında işbölümü ve paylaşımı zorunlu kılar. Daha nişanlılıktan başlar bu konular. Kim neyi ne kadar üstlenecek, nasıl bir yol izlenecek…
Bu konuda tek bir doğru yoktur, aileden aileye harcama ve biriktirme alışkanlıkları, üstlenilen sorumluluklar değişir. Ancak gelir seviyesi ne düzeyde olursa olsun, finansal konularda planlı ve programlı yaşamak aile refahına büyük katkı sağlar.
Bu planlamayı yapabilmek için ta başından, daha nişanlılıkta evlilik hazırlıklarından itibaren çiftin arasında açık ve samimi bir ilişki olmalıdır. Parasal konular üzerinde konuşmak herkes için çok kolay değildir, çünkü parasal konular kendini yetersiz hissetme ya da utanma gibi duyguları tetikleyebilir. Evlilik hazırlıkları sürecinde bu konuları açık net bir şekilde konuşmamak yanlış anlaşılmalara ya da gücünün üzerinde maddi yük altına girip evliliğe borç yükü ile başlamaya yol açabiliyor. Evlilik iyi günde, kötü günde birlikte olmak üzere yola çıkılan bir yolculuk, kendini gizlemeden olduğu gibi göstermek, borç yükü varsa bunu eşin bilmesi, tasarruf tercihleri ve harcama alışkanlıklarının konuşulması sonradan bazı sorunların yaşanmasının önünü keser. Bu iletişim sağlanabilirse farklılıklar avantaja dönüştürülebilir ve varsa zorlukların birlikte üstesinden gelinebilir.
Çocuk sahibi olmak önemli bir karardır. Evlilik pek çok konuda ortak kararlar almayı gerektiren bir süreç ve çocuk konusuna da birlikte karar verilmesi gerekir. Bireysel açıdan bakıldığında üreme hakkı insan hakkıdır ve her insanın çocuk sahibi olma, çocuk sayısına ve zamanına karar verme özgürlüğü vardır, ancak isteme hakkı olduğu gibi istememe hakkı da vardır. Bazen eşlerden biri çocuk isterken diğeri istemeyebiliyor, ya da fiziksel, duygusal, sosyal açıdan hazır hissetmeyebiliyor, zamanı, sayısı konusunda farklı görüşte olabiliyorlar. Bu konuda farklı fikirler ve tercihler varsa bunun evlenmeden önce ortaya konması daha sonra gereksiz sıkıntıların yaşanmasını önleyecektir. Bunların baştan konuşulması evlendikten sonra doğum kontrolü uygulanıp uygulanmayacağına karar vermek, ne tür yöntemle korunulacağına karar verilmesi gerektiği için de önemlidir.
Çocuk için evliliğin uygun zamanı nedir diye baktığımızda; her iki tarafın da hazır hissetmesi ve aralarındaki ilişkide sevgi, saygı, bağlılık gibi duyguların tam olması gerekir. Sağlıklı bir çocuk sağlıklı evlilik içerisinde yetişebilir. Bazen sosyal çevreden, ailelerden baskılar gelir, bu baskı ile çiftler kendisini hazırmış gibi hissederek acele edebiliyor. Evlilik hayatının dönemleri vardır, çocuğa kadar olan dönemde ikili ilişkinin belli bir dengeye oturması, birlikte yaşama geçmeyle birlikte doğal olarak ortaya çıkabilecek çatışmaların çözümlenmesi, üçüncü kişilerle ilişkilerin düzenlenmesi vb konuların halledilmiş olması gerekir. Bu döneme has güçlükler aşılmadan ebeveynlik sorunlarının eklenmesi evliliği zora sokacağı için acele edilmemeli, planlı hareket edilmelidir.
Eşlerin kendi aile çekirdeğini oluşturabilmeleri için, yetiştikleri aileden duygusal ve fiziksel olarak ayrışmayı başarabilmeleri gerekir. Ancak bu çok kolay olmuyor. Biz aile bağları güçlü bir toplumuz ve gençler çoğunlukla evlenene kadar aileleriyle birlikte yaşıyor, onların hayatlarıyla ilgili kararlarda aileler büyük ölçüde söz sahibidir ve gençler henüz bağımsız, kendi kararlarını alabilen bir birey olarak kendilerini gerçekleştirmiş olmayabiliyorlar. Bu nedenle de evlilikte ailelerle ilişkileri düzenleme ve dengeleme bizim toplumumuzda sık yaşanan sorunlardan birisi. Gençler aileden ayrışmaya hazır olsa bile büyüklerin beklentileri de bazen gençlerin karşılayabileceğinin üzerinde olabiliyor. Aileler ne kadar çocuklarının evliliğini istese ve eş adayını bireysel özellikleri ile sevip kabul etse de çiftin arasında yeni bir bağın oluşması ve bağımsız yaşam sürdürmeye başlamaları ile kaybetme korkusu ya da artık önemsenilmediği, sayılmadığı gibi bazı endişeler yaşanabiliyor. Oysa evlilikte eşler arasında bütünlüğün oluşması için gelinen ailelerle ilişkilerden ayrışmak, bağımsız karar alıp etki altında kalmadan davranabilmek gerekir. Evliliği ilgilendiren konularda eşler kararı birlikte almalıdır. Ailelerin de bu sınırlara saygı göstermeleri gerekir.
İnsanın ait olduğu, içinde yetiştiği sosyokültürel yapı yaşama bakışını, düşünce sistemini şekillendirir ve hayattan beklentilerini etkiler, dolayısıyla nasıl bir evlilik algısına sahip olduğu ve evlilikten, eşinden beklentilerinin neler olduğunda da bu yapı rol oynar. Bu nedenle eşlerin birbirine benzer sosyokültürel yapıda, benzer aile kültüründe yetişmiş olmaları evlilik uyumunda etkilidir. Birbirine benzer ortamlardan gelen, benzer yaşam deneyimlerine sahip olan kişiler tabi ki birbirini anlamada daha avantajlı olacaklardır. Ama esas olan insanların birbirini anlama becerisine sahip olması ve kendisini karşısındakine adapte edebilme yeteneğidir. Bu olmadığında aynı sosyal, kültürel dokudan, çok benzer aile yapılarından da gelseler çatışmalar yaşanabilir.
“Cinsellik her ikiniz İçin Ne Anlama Geliyor?”; “Cinsellik hakkında sağlıklı bir şekilde nasıl konuşulur?” : “Farklılıkları uzlaştırıp uyumlu bir cinsel yaşamı nasıl oluşturabilirsiniz?”. Cinsellik evlilik ilişkisinde önemlidir çünkü kişiliğin bir parçası da cinsel kimliktir ve ruhsal bütünlük için insanın cinsiyete ait ihtiyaçlarının da karşılanması gerekir. Cinsel ilişki iki insan arasında duyguların sadece sözle değil bedenle de ifade edildiği en yakın ve en yalın ilişki biçimidir. Ancak her insanın ilişki kurma tarzının farklı olduğu gibi cinsellik de son derece öznel bir yaşantıdır ve insanlar cinsellikle ilgili beklentiler ve ifade biçimlerinde çok farklıdır. Kişinin cinsel yaşamı biyolojik yapısından, yaşam koşullarından, içinde yetiştiği ve yaşadığı kültürel çevreden etkilenir. Bu nedenle de sorunsuz, uyumlu bir cinsel yaşam için neyin gerekli olduğunu, cinsellikte neyin normal neyin ise anormal olduğunu söylemek oldukça zordur. Eşlerin cinsel yaşamında olması veya olmaması gerekenler iki kişinin beklentisine bağlıdır diyebiliriz. Bu beklentilerin anlaşılması için eşler arasında açık bir iletişim olması gerekir. Beklentilerin anlaşılması ve ortak bir noktada buluşulması hemen olmaz, evlilikte cinsel uyum zaman alır ve çaba gerektirir. Evliliğin bütününün sağlıklı olması için hem eşler arasındaki iletişimin hem de cinselliğin sorunsuz gitmesi gerekiyor çünkü her iki alandaki sorunlar da birbirini etkiler. Evlilikte cinsel uyum süreci birlikte öğrenme sürecidir ve iletişim gerektirir. Sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşam için eşlerin konuşabilmeleri, beklenti ve tercihlerini birbirine iletmekten çekinmemeleri, cinsel konularda bilgilenerek hem cinselliği hem de birbirlerini tanımaya çalışmaları gerekmektedir.






